SOMA'DA YÜREK YANGINI… * Kemal Kocabaş

13 Mayıs 2014 günü gündemimize acıyla giren ve 301 emekçiyi yitirmemize neden olan Soma faciasının sekizinci gününde kazayı yerinde görmek ve acıyı paylaşmak istedik. Yeni Kuşak Köy Enstitüler Derneğinden (YKKED) 16 arkadaş, 21 Mayıs 2014 günü sabah saat 9.00'da İzmir'den yola çıktık. Yolda kömür madenlerini, kapitalizmi, özelleştirmeyi taşeronlaştırmayı, parti devletinden demokratik devlete nasıl dönüşeceğimizi, sarı sendikacılığı ve Soma'yı konuşarak Kırkağaç'a geldik.

Geziyi rehberlik yapan Somalı genç üyemizin Soma, Termik santralı, çocukluk yılları ve hatıralarını anlatan kısa konuşması ve önerisiyle Kırkağaçta'ki “Ege Seracılık” işletmesine uğramaya karar verdik. Aydınlık bir kadın işletmeci ve yanında evden, köyden kurtardığı 60 kadının çalıştığı dünya güzeli çiçeklerin üretildiği bir sera. Burada çalışan kadınların çoğunun yakınları Soma felaketinde vefat etmişti. Onlara başsağlığı diledik, işlerinde başarılar diledik, kadın örgütlenmesini selamladık ve oradan da Soma'ya vardık.

İlk durağımız Soma mezarlığı idi. Tüm yüzlerde yoğun bir acı hemen fark ediliyordu. Mezarlığın bir bölümü düzenlenerek bir alan yaratılmış ve 38 genç madenci yan yana yatıyor. Her mezarın başında kimlikler için plakalar asılmış, bayraklar dikilmiş. Gelenler duygu ve düşüncelerini yazılara dökmüşler mezarın üzerine iliştirmişler. Ailelerin büyük bir kısmı mezarların başında acıyla çocuklarını, yakınlarını bekliyor.

Ziyaretçiler geliyor, kayıp yakınlarına başsağlığı diliyor, sabır diliyor, acılar paylaşılıyordu… Madenci mezarlarının başında maden mühendisi Koray Karadağ'ın mezarı var. Başında eşi Seda, kardeşleri ve babası var. Sevgili Seda ve Koray bizim üniversite; Dokuz Eylül Üniversitesi mezunları. Hazırlık sınıfında tanışmışlar. Seda; “Hazırlık sınıfından beri beraberiz hocam” dediğinde boğazım düğümlendi, içim yandı. Onlarla kucaklaştık, sarıldık, tek tek tüm mezarları ziyaret ettik. Kızılay da gelenlere ikramda bulunuyordu.

Sarsılmıştık, arabaya bindik ve biraz sonra Turgutalp beldesindeki “Müstesna Tonguç Kız Öğrenci Yurdu” ndaydık. Köy Enstitüleri hareketinin önemli ismi Dr. Engin Tonguç, arkadaşımız-dostumuz Av. Özgür Aydın ve Yeniden İmece dergisinin Soma temsilcisi Dr. Selma Tosun Bağcıoğlu yurtta bizi bekliyorlardı. Yaklaşık iki saat boyunca dostlarımızın Soma açıklamalarını dinledik. Sorular sorduk. Siyasal iktidarın izlediği sendikasızlaştırma üreten din soslu özelleştirmeci-taşeron sistemi Soma'da iflas etmişti. Kapitalizmin insanlık dışı tüm çirkinliği Soma'da ortaya çıkmıştı.

Yapılan açıklamalarda Soma'ya yönelik üniversitelerin ekonomi, sosyoloji, sosyal psikoloji alanında çalışmalar yapan birimlerin bu bölgeye yönelik araştırmalar ve öneriler sunması gerektiği düşüncesi öne çıktı. Somalı dostlarım, Soma'da dinci çevrelerin tüm evlere “Müslüman Olmak Neyi Gerektirir” şeklinde bildiriler dağıttığını, dini telkinlerle kazanın bir kader–alın yazısı olduğu şeklinde bir anlayışın yayılmak istendiğini ancak bunda başarılı olamadıklarını ifade ettiler…

Soma'nın 110 bin nüfusunun yarısının bu kömür ocaklarına dayalı bir yaşam sürdürdüğü, bu ocakları kamunun her tür önlemi alarak işletmesinin en akılcı çözüm olacağının altı çizildi Özel sektörün kar hırsı nedeniyle bundan böyle aynı bakışla madenlerin işletilemeyeceği söylenerek bu konuda kısa sürede kararlar alınarak Soma'nın toplumsal bir kaosa girmemesi düşüncesi dillendirildi. Arkadaşlarımızla Soma'nın tek aydınlık yurdunu gezdik, hep beraber öğle yemeği yedik ve Turgutalp'ten ayrıldık. Sevgili Selma Tosun bizi ADD'nin bulunduğu Soma parkına götürdü. Soma'daki demokratik kuruluşlar toplantı halindeydi. Soma'ya yönelik ne yapabileceklerini konuşuyorlardı. Çaylarımızı içtik ve onlara başarılar dileyerek sevgiyle oradan ayrıldık.

Zaman daralıyordu. Hedefimiz Kınık-Elmalıdere köyü idi. Soma'dan yaklaşık 60 kilometre ötedeki bu dağ köyünde, madende çalışan 16 işçiden 11'ini kazada kaybetmişlerdi. Dar, yeşillik, doğanın tüm güzelliklerini bahşettiği yollardan geçerek Kınık'ın arkalarındaki yoksul Alevi Elmalıdere köyüne ulaştık. Köy 80 hane idi. Nüfusu ise 800 idi. Köye vardığımızda rengarenk giysileriyle 30-40 çocuk bizi karşıladı. Onlara hediyelerini verdik. Çocuklarını kaybeden ailelere uğradık. Köyden 3 kilometre ötede kaybedilen canlar için yapılan “Maden Şehitleri” mezarlığında 10 işçi koyun koyuna yatıyorlardı.

Büyük bir yürek ağrısı yaşadık. Yoksulluk ve ölüm yan yanaydı. Bize eşlik eden Elmalıdere köyünden bir arkadaş, ölenlerin 30 yaş grubundan olduğunu, 11 kaybın geride 23 çocuk ve eşlerini bıraktığını acıyla anlattı. Çok eski bir yerleşim yeri olan köyün daha önceleri tarım ve hayvancılık yaptığını, son 10 yılda siyasal iktidarın köylüleri yok eden politikalarıyla tarım ve hayvancılığı terk ettiklerini, aç kalmamak için madene mahkum olduklarını ifade ettiler. Meydanda yapılan görüşmelerde son 10 günde madende sıcaklığın arttığını, yani kömürün yandığını hissettiklerini ama bir türlü yönetime anlatamadıklarını acıyla anlattılar. Bağlı bulundukları sendikanın patron kontrolunda sarı sendika olduğunu, bu sendikaya üye olmaya zorlandıklarını, bu kaza çok dikkatli, ilerici, sınıf sendikacılığı yapan bir sendika olsaydı önlenebilirdi, ifadeleri öne çıktı.

Elmalıdere köyünde bir başka gerçek de karşımıza çıktı. Bir maden firması bu köyden kömür çıkarabilmek için köylülerin yerlerini satın alıyordu. Yani beş yıl sonra bu köy yok olacak ve bir maden işletmesine dönecekti. Köylüler yoksulluk, kredi borcu sarmalında topraklarını, köylerini terk etmenin acısını şimdiden yaşıyorlardı. Elmalıdere köyünde ilk 4 sınıflı bir ilkokul var. Okulun 3 öğretmeni de Kınık'tan servisle geliyor ve gidiyordu. Elmalıdere köyünün çok acil desteklere ihtiyacı olduğu çok açık. Büyük bir travma yaşanıyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi ve demokratik kuruluşlar bir “insanlık imecesi” üreterek Elmalıdere köyüne el uzatmalıdır. Travmaların atlatılması için psikolojik yardım, her türlü maddi-manevi yardım ve Elmalıdere'nin güzel çocuklarına yönelik destekler, acil sosyal politikalar yaşamsal önemde… YKKED olarak bu köye yönelik yaz okulu-toplu müzik-resim etkinlikleri üreterek çocukların yaşadıkları travmadan uzaklaşmasını, kendilerini ifade edebilmelerini sağlamak önemli olacaktır. Elmalıdere köyünün çocuklarına destek projeleri üretmek boynumuzun borcu olarak kabul ediyoruz. Soma izlenimlerimiz kısaca böyle. Hepimiz çok sarsıldık. Kapitalizmi lanetledik. 2014 yılında çok yoksul bir Ege köyü görmek de bizleri çok üzdü.

Kapital'in yazarı “İnsan kalmanın tek yolu, insanlık dışı bu sisteme karşı savaşmaktır” diyor. Bunun için yazıyı önerilerle tamamlamak istiyorum. Somada bulunan Müstesna Tonguç Kız Öğrenci Yurduna destek vererek yoksul ailelerin, can yitiren ailelerin kızlarının eğitim hakkına destek sağlamak birinci önerim. Kınık-Elmalıdere, Kınık-Köseler köylerine her tür insani-psikolojik-maddi-manevi destek sağlamak da ikinci önerim olacaktır. İzmir'e döndüğümüzde yüreğimiz yanıyordu…