85'TEN GÜNÜMÜZE * Nur Kartal

25.12.2013 / 00:00

1944 yılında dünyaya gözlerini açıp 2000 yılında alem değiştiren bir ustadan bahsetmek istiyorum. Onun filmleriydi bir dönemin eğlencesi. Ve yine onun ürettiği ve can verdiği karakterlerdi hafızamıza kazınan.

“İnek Şaban”dı o; sevdiğimiz, benimsediğimiz.

Bir oyuncuydu belki gözümüzde, eğlence veren.

Aslında bir sosyologdu yüreklere ince mesajlar gönderen.

Henüz on yaşındaydım ustanın göçtüğü gün. Bir yaz günü babamın bana sorumluluk bilincini ilk yükleyişiydi o gün. Bankaya gittim bir havale yapmak üzere. Evden çıkmadan hemen önce öğrendim gittiğini. Öğle haberlerinde spiker ünlüyordu usta oyuncunun vefat ettiğini. Korkuyordu o, uçağa binmekten. Bindi ve son korkusunu yaşamış oldu.

Ruhu şâd olsun.

Şöyle demiştir:

“Nasıl oldu bilmem, ben kendimi sahici bir sahnede seyircilerin arasında buldum. Ses Tiyatrosu'ndaki ilk rolüm çok kısaydı. Üç dakika sahnede ya kalıyor ya kalmıyordum. Öyle pek bir şey söylediğimi de hatırlamıyorum. Sahnenin bir ucundan girip öbür ucundan çıkıyordum. Ne yaptığımı da pek hatırlamıyorum; ama seyirci kahkahadan kırılıyor. Bu da benim hoşuma gitmişti. Bildiğiniz gibi o gün bugündür insanları güldürmeyi seviyorum.”

O, benim için bugüne kadar güldürürken düşündüren görsel bir sosyolog olmuştur her zaman.

Devlet erkanının yakınlarının ve birkaç “ünlü” işadamının yaptığı öne sürülen son günlerin gündemi “yolsuzluk” iddialarını duyunca aklıma hemen Kemal Sunal geldi.

82 film sığdırmıştır, 66 yıllık ömrüne. 12 Eylül döneminde lisans tahsilini yarım bırakmış, ölümünden beş yıl önce tamamlamıştır. Daha sonra ise yüksek lisans yapmıştır. Tezi “Tv ve Sinemada Kemal Sunal Güldürüsü” adıyla basılmıştır. Bu tezde iktidarın sanat alanına yaptığı müdahalelerden bahsetmiştir.

Ülkenin gündemine, hiç görülmemişcesine veya daha önceden bilinmiyormuşcasına oturan yolsuzluk sürecinde aklıma ilk olarak usta Kemal Sunal, ikinci olarak da 1985 yılında çektiği “Şaban Pabucu Yarım” filmi geldi.

İzleyenler bilir. Filmde bir oyun parkı işleten bir ailenin, Haydar adlı işadamının parklarını ve evlerini yıkmak istemesiyle başlayan kıyasıya bir mücadele ve komedi filmidir.

Filmde irdelenen ve eleştirilen nokta zaman olgusunda, insanlar var oldukça karşımıza çıkmaya devam edecektir.

Filmin sonunda rant sağlama ve kişisel çıkarlar kaybetmiş; vefa duygusu, sevgi, saygı, bağlılık gibi duygular kazanmıştır. Masallarda gördüğümüz gibi iyiler hep kazanır, filmde de kazanmıştır.

Şu süreçte “Şaban Pabucu Yarım” filmini düşünelim ve umut edelim; iyiler ve doğru olanlar kazansın, hep kazansın.