Sonuna Geliyoruz * Necati Cumalı

Sonuna geliyoruz dostumEksiliyor soframızdaBir bir iskemleler Duyuyorum içimdeYeşeriyor baş veripToprağa vereceğim tohum Bu yaştan sonra her şeyUzak yakın bana eşit geliyorToprağı daha bir seviyorum

Son * Necati Cumalı

İçimden hep iyilik geliyorYaşadığımız dünyayı seviyorumKin tutmak benim harcım değilÇektiğim bütün sıkıntıları unuttumParasız pulsuzum ne çıkarGelecek güzel günlere inanıyorum Gelecek güzel günlereSonunda galip geleceğine eminimİyiliğin, zekânın ve cesaretinİmanım var zaferineAşkın, adaletin ve hürriyetin Yetiştiğim halkın içindeBütün şiirini duydumÇalışmanın ve sefaletinKulak verin işe gidenlerin türkülerineYorgun argın…

Güzel Aydınlık * Necati Cumalı

Akdeniz göklerindenKöpüklerden, limon çiçeklerindenGözlerimde kalanGüzel aydınlık-Nesrin'i bir defa öptüm Beyaz badanalı odamAnnemin yüzüne, soframızaGençlik hülyalarıma düşenGüzel aydınlık-Ümitsiz kaldıkça seni düşündüm Biz fakirdik ama iyi insanlardıkBolluk yıllarında daFelâket günlerinde deSeni yanı başımda gördümGüzel aydınlıkTatlı aydınlık

Güneş Saati * Necati Cumalı

Darılmışım kendi kendimeArtık hiçbir şey açmaz beniNe kadın, ne şarkılar, ne etrafta manzaraAh, her zaman insanın içi nasılsaDışı da öyleSaatlerdir elimde değnekDeniz kenarı sazdan bir kahvedeToprağı eşerimSanki Robenson'un adasıOturduğum masa ile iskemleVakit ikindiBiri beni geçtiSeni de geçecekBiz seninle sevişemedikSevişemeyeceğiz deGölgeler önümde bir karış ileri gittiAğaçlar…

Avcı * Ergin Günçe

Kalbim, bu sessiz sonbahardaBugünkü atlaslara inanma sakınDüz bir tepsidir dünyaYolun sonuna ulaştın artıkGüzel bir durum kıyısındasın. Bir kırmızı fenersin bir hayli dokunaklıUzayan kar tipisi altındaKalbim, dağların kaybolmuş seninKurtlar falan inmiştir bembeyaz ovalaraBir ağlayışı sustuğun belliŞarkılarını söylerken Kalbim, göller bölgesindesinNe olur gölgeli yollardan yürüBaşında bir şapka…

Türkiye Kadar Bir Çiçek * Ergin Günçe

Soğuk suda çarpa çarpa yıkadımYüzümün niyeti bir aşk şiiri AyçiçeğiGümüş çiçeği, Kavun Karpuz MevsimiÇiğdem: yağmur sonu çiçeğiİlk cemreden sonra bulduğumuz çiçekler Gül güldür, Gül de güldürBen bu kadar anlarım bu işten Ekinler sarardı biçtik güz geldiEskiden sevdiğim kızlar çiçeğiÖpemedik birbirimizi işte bunun çiçeğiTay gibi dururdu…

Mandolin * Ergin Günçe

Eski bir mandolindi ölümdü anlatılanKır kahvesinde çocuklara çalardıTemmuz örerken evini sarmaşıkla Çan çiçekleri göğsünde kuru kalbiSerilince bahçeye rakı sofrasıKucağında mandolin, mandolin ve parmakları Ne yalnızlık kalır ne aşkNe gizlice bildiği av şarkılarıAy dudağında kuruduğu zamanVe ne zaman görse çocukları Serin yaz geceleri penceresindenBalkona akınca gölgesiSaçlarında…

Erhan Tığlı * Cennetin Kapısı

Cennete nasıl gidilir diyesordum hacı hocalarakara kaplı kitaba baktılarsevap günah defterleriniortaya saçtılar.Güldüm dedim ki bu aşksızlaraBenim cennetimin kapısısevgilimin dudaklarından açılır.

* Necati Cumalı – Hayatı

Necati CUMALI (1921-2001) 13 Ocak 1921'de Florina'da (Yunanistan sınırları içinde) doğdu. Kurtuluş Savaşı'ndan sonrası, Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi kapsamında 1923'te Türkiye?ye göç eden ailesi İzmir'in Urla ilçesine yerleşmişti. İzmir Atatürk Lisesi'nden sonra Ankara'da yaptı ve Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu. Ankara'da Toprak Mahsulleri Ofisi'nde ve…

Yokluklar Ülkesi * Tayfun Deniz Kuğu

Uçağı füze mi düşürdü?..Radarda izi yok!..Suriye karasularında mı düştü?..Mümkünatı yok!..Uçaksavar mı düşürdü?..O menzile sahip uçaksavar yok!..Rusya mı vurdu o zaman?..Bilgi yok!..Tepki için misilleme mi yapacağız?..O g.. yok!..ÖSYM, KPSS, soru çalma, yandaş dersane?..“Alakası yok!..”Yargı paketi derde deva oldu mu?..Tahliye yok!..MİT PKK ile görüştü mü?..İmkanı yok!..E ses…

Kar Yağıyor * Nazım Hikmet

Lambayı yakma, bırak,sarı bir insan başıdüşmesin pencereden kara.Kar yağıyor karanlıklara.Kar yağıyor ve ben hatırlıyorum.Kar…Üflenen bir mum gibi söndü koskocaman ışıklar…Ve şehir kör bir insan gibi kaldıaltında yağan karın. Lambayı yakma, bırak!Kalbe bir bıçak gibi giren hatıralarındilsiz olduklarını anlıyorum.Kar yağıyorve ben hatırlıyorum.

Bulut mu Olsam * Nazım Hikmet

Denizin üstünde ala bulutyüzünde gümüş gemiiçinde sarı balıkdibinde mavi yosunkıyıda bir çıplak adam durmuş düşünür. Bulut mu olsam,gemi mi yoksa?Balık mı olsam,yosun mu yoksa?..Ne o, ne o, ne o.Deniz olunmalı, oğlum,bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla.

Bugün Pazar * Nazım Hikmet

Bugün pazar.Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar.Ve ben ömrümde ilk defagökyüzünün bu kadar benden uzakBu kadar maviBu kadar geniş olduğuna şaşarakKımıldamadan durdum.Sonra saygiyle toprağa oturdum.Dayadım sırtımı beyaz duvaraBu anda ne düşmek dalgalaraBu anda, ne hürriyet, ne karım.Toprak, güneş ve ben…Bahtiyarım. internetten alıntıdır

Müslüm Yücel * Vefa

Sen kanatsız bir kuş oldunDaldan dala uçup durdun Bir adam, karısının rahmini ovduKurt pisliği ile. Güldüm. Deniz yüzüme Bir ayıp gibi vurdu dalgalarını. SaçınınÜç telini aldım, üç kibrit çöpüyle yaktım Büyüm tutmadı. Karganın kanını döktümPerdelere yapıştım, dua ettim, dilek tuttumDiz kapağım, burnumu emdi geceler boyuKara…

Kırık Bahçe * Mustafa Köz

ne sonrasız ne bÜtÜn bütünebaktım gece, bir dağı yontuyordutan attı atacak, kızıl maviiki ayaklıydı günovanın sürüsü yıldızlı yıldızsızsabahın çileği morçanlarla dağılıyor üç bölük bulutkatmış ölümsüzlüğü önüne,neye inandıysam aklımlaçınarlar gibi dumanlıbir öğle üstü tuttum elinden zamanınbu kuşların zamanı, ivedibu göğün ki konuştu durdu üstümdehangi gündü bilemedimbir…

Şairin Ölümü * Mustafa Köz

Pompei'nin son günleri Boş sözler bunlarkaradullar, tarantulalarçıyanlar arasındasınkapanlar kurulmuş geceden sabahasilinmiş kokusu ezdiğin yaseminin batık bir mavnasınhangi rüzgâr atmışsa atmış seni bu köhne iskeleyeyitmiş oğulların bu ölümcül denizdeağulu kalkerler bürümüş gövdeni bir tuz yanığı ruhundakaranlık esintilerle çırpınıyor imgenyaralı bir hayvan gibi vurdunonu oysa tek yasandıovulduğunda…

Ne Anladık * Mustafa Köz

Bazı zulümler bir tayın doğrulması kuru otlardanbir samanlık yangını bazı zulümlersu sesini yolcu sanan Adilcevazlı çoban kızınmasmavi kirpiğidir bazı zulümler, gizli bir ovayıdağılan bir suskunluk olarak takmış göğsüne,kör bir istasyon şefinin öğle uykusudur bazı zulümlerçağlayanlar, gözeler, ırmak boyları, yıkık bir sanatoryum tipide donmuş bir köy…

Hüseyin Yurttaş * Gece Yolcusu

gecenin ince konuğu: yağmuryüzüme yakın duruyor, ışıklar muhalifyıldızlar saklı, ay kaçakyalnızlığım inadına büyüyorbir hıçkırık boğazımdamasal mı söylüyor o saçak?karanlığın kaputu da mı 'yuğka'beni ne koruyacak? annem, usul sözcüklerle kıpırdasa dudağınben ocak başına gelsemalevler yukarı yukarı uzansalaro derinliğe erseksevgiye benzer bir uykuylakendimizden geçsek yollar ışıldıyor, su…

Hüseyin Yurttaş * Buz Mavisi

sisleri geçtim, geliyorumhüznü sil, ebruli günü ağartyere göğün öpüştüğübuz mavisine yaz beni kurusun kirpiğindeki son damladinlensin yorgun gözlerinkış yolları bitti, yönüm sanadırucu görünen aydınlıksiliyor dağlarımın karanlığınıyanan yüzüne değenkuzey serinliğiyim o uzak gecelerde özlediğinuzak sesim kapının önünde işteatılsan var ya, kollarım birden denizbirden göğsümde çılgın dalgalarartık…

Koç Olmak – 2 * Işıl Soğukpınar

Geçen hafta ?Koçluk? eğitimlerimi tamamladığımı anlatmıştım. Bu konunun beni heyecanlandırdığını söylemiştim bu konuya dalışım da bu yüzden. Diyelim ki gözlerimizden rahatsızız, göz doktoruna gitmeye karar veriyoruz. Doktor gözümüzle ilgili şikayetlerimizi kısaca dinliyor sonra da kendi gözlüğü gözünden çıkararak bize veriyor. ?Bunu takın? diyor ve ekliyor…