Pervarili Bulutlar * Yılmaz Odabaşı

tenini sınar bir ustura ince ince sızar kanbir tren sisleri yara yara geceyi çizer raylarabir adam, kapılmış da pervarili bir bulutagider kendi kendine, kendi kentine adamı orada unutmuşlar… üşütürken ömrümüz rengini paslı yalnızlıklardakime baksam yanlış hayatlarda hep alaborasana baksam bir malatya kaysısı gibi unutulmuş dalındaher…

Sakla Yamalarını Kalbim * Yılmaz Odabaşı

ne gülne yarın! gül,küle karılmış günlerin tortusundayarın,vurulmuş yatıyor bugünün avlusunda sakla yamalarını kalbim… insanlar büyüdükçe günler kısalırlargünlerimiz gibi aşklarımız dayittikleri duraklarda kalırlar sakla yamalarını kalbim… kendini bıçak gibi ışıyan yeni güne bağışlayürü, arkana bakma, ama umursabazen anılara en çok yakışan elbisebirkaç damla gözyaşıdır unutma…

Savrulan Sokaklarına Ömrümün * Yılmaz Odabaşı

güldükçegündevrilir gözlerinin akşamınagecedir, bir rüzgâr getirir elleriniöperim… kimseler görmez dallar ıslaktır ay ışığında adın sonbahar yüzlü bir çocukömrümün esrikliğine dolanır gelirbu kentli akşamlar sanıktır, kanatır yokluğunusesin sessizliğimde çoğalır gelir dallar ıslaktır ay ışığında gitmen bildiği gibi konuşuyordubensiz…belki bir kış güneşiydin kim bilirbelki kimselerin uğramadığı bir…

Sevinci Savrulmuş Haldaş Gözlerin * Yılmaz Odabaşı

gece eksilebilir, eksilmez tanıdık yüzüne susuzluğumdoğrul sorgusuz, korkusuz gözlerinle konuş gelben gözlerini tanırım senin… bu gece oturup seni özledimay doğruldusu durulduörttün mü perdesini penceremizin? şimdi yüreğime su taşıyan sesini sessizlik çaldıyüzünde gölgelenmiş bayat bir hüzünlesenin sesin, hasretinve gözlerin bana emanet kaldı… gözlerin… yıllanmış şarkılar kadar…

Sınıra Vuruyorum Sınırsız Vuruyorum * Yılmaz Odabaşı

kendi katline ilişmişşu benim sürgün ömrümsonrası intihar kokan bir sevdauçurumlarda uçurumlar kendi diliyle anlatılır… düşecektim ya, sanki sen atıldın birden boynumagöğe yaz… göğe yaz uçurumlar da aldatılırkanıyorsa kan revan, ömrünuçurumlarda yaslı ülkeler ağlatılır… bir gül'dür benim ülkemuslanmaz ve sulayan kendi gövdesiniyollarını süngülerinrahmetini buzulların kestiği… daha…

İyi ki Bu Düştesin * Yılmaz Odabaşı

Inehirler yarışır, çağıldar gözlerindeo nehirler benim nehirlerimdiraşkki azar azar benim yerimdirüşüyorsam, sokaktaysam, yalnızsamgözlerin ey yâr benim evimdir /vurulup düştükçe, düştükçe seni sevmekten caymayacağımgece insin, el ayak çekilsin gelip kapında ağlayacağım!/ iyi ki bu sestesindünyayı ısıtan nefestesinbir haydut gibi gezinirim kapındakalbimde tutuşan ateştesin… IIrüzgârlar savrulur, uğuldar…

İdris * Yılmaz Odabaşı

içindeki çocuğu alıp kaç idrisbırak paslı hançerlerle parçalamayıuykularınıihanet torpil yapmazhasret ardına bakmazkır kanlı bıçaklarıiçindeki çocuğu alıp gel idris… bir mavi için ağlama idrisitme şu duvarlarıgülümse, sütünü ve içindeki çocuğun bilirim, mağlûbiyetesrik gülüşler ardında paramparça bir perdeyeter idris, vakur ol, onur var serdeanladım, vazgeçemezsin ondanasla!kardeşim, fazla…

Dostlar * Edip Cansever

-Fethi Naci'ye- Geldin mi, iyiYollarından yürüyüşler sızdıran sonbaharBir tenhalığı eskisinden çok sezmeyiBakımsız bahçeler mi olur, büyük ahşap boş odaları mı olurNe olurEy bana sevmeme gücü veren güzellikEski bir kadını eski bir park kanepesinde bırakan sonbaharAldatılmış bir yüzü yağmur oluklarındaO yüz ki bir denizin tekrar tekrar…

Cüceler * Edip Cansever

Geceler geçmiyor ki, ağır ağır kalıyorHırçın! sızıyor camlardan deliCücelerse şarkı söylüyorlar mutfaktaDillerini çatallarıyla yırtarakKandan ve sinirden ürpertilmiş şarkılar. Yüzümü içime kırbaçlıyorum, korkunç yüzümüGülüyorum orda acıyaGülmüyorum bile acıyaÇok kollu bir deniz hayvanı gibiçıldırtıyorum onu şehvettenCüceler şarkı söylüyorlar mutfakta. İçelim ey cüceler, içelimVaktimiz var nasıl olsaDoğacak yeni…

Cin * Edip Cansever

Tapınırken bulduk kendimiziO sonsuz geceyeGece mi, değil mi, bir gece hayaleti mi belkiDolaştı durdu bizimleBütün gün dolaştı durdu veSindiBüyülenmekten arta kalan bir bitkinliğe. Sahi, o ölen kimdi. İlkel bir acı gibiDüşüverdi ilk bakış gözlerindenKaskatı. Ve belirdi sanki yüzündeGörünürdeki tek şey; daa sonra da olmakÇıkardı birden…

Cenaze Kaldırıcısı Adem * Edip Cansever

Bir ölü nedir ki bir ölüm nedirAcıyla kirlenmektir, acıya sevinmektir. Siz bilirsiniz, isterseniz biraz gecikirizGelmesine geliriz, birazcık gecikirizNe kadar gecikirsek o kadar iyiyizBen o kadar iyiyim. Bir zamanlar hamaldım, çelenk taşırdımEn güzel çiçekleri ben sırtımda taşırdımCaddelerden geçerdim, büyük vitrinlerin önündenSerlerden bahçelerden güne damlardımRenklere karışırdım, kentin…

Çağrılmayan Yakup * Edip Cansever

Kurbağalara bakmaktan geliyorum, dedi YakupBunu kendine üç kere söylediOnlar ki kalabalıktılar, kurbağalarO kadar çoktular ki, doğrusu ben şaşırdımBen, yani Yakup, her türlü çagrılmanın olağan şekliDaha hiç çağrılmadımBiri olsun 'Yakup!' diye seslenmedi hiçYakup!Diye seslenmedi ki, dönüp arkama bakayımVe içimden durgun ve çürük bir suyu düşüreyimCeplerimdeki eskimiş…

Buz Gibi * Edip Cansever

Aşk iyidir bakDuyumunu artırır insanınHele don gömlek sabahlarıTraş olacağını duyarsınYeni gömleğini giyeceğin gelirBir yeni biçim eklersin insan olacağaMasaya, merdivene, aynalı dolabaDerken ardından şıpın işi bir kahvaltıAmanın dersin bu ne delice gidişPaldır küldür açar mıydı fıstık ağacıİspinoz düşünür müydüDeli olan kaşınır mıydıKolların upuzun Walt Whitman'i okumaktanAğzın…

Borazan * Edip Cansever

Sizin bir çift göz olan o şeyleri taşıdığınız gibiBir borazan taşırdı, ta-tarata, ti-tiritiO çalmıyor muydu, olanca görüntüler ayaktaUzaklar, cins ülkeler onunla bir giderdiDaha gormedimdi ben oldum bittim öyle yürek canlısıAnılar mı, tez gelecekler mi, en güzeldi borazanlardaki. Kim sevdi, kim niye öyle, yansıtır dururdu bir…

Bir Meyhane Garsonu * Edip Cansever

İşteIsınmış parke yolun kokusuDemek ki ben mutsuzumTuhaf bir su içmişim de sanki içim görünüyorGözlerim buzdanİçimde yaz kırıkları. Eklemek gerekBüyümesi gibi bir salyongozunYıllarla değil, yıllarla değilSaniyelerle kıvrılmıştır kabuğum. Aynalıpasaj'ı geçtimGeçerken sağlı sollu aynalara baktım – her günkü gibi –Vitrinlere baktım, düğmelere, fermuarlaraYukardaki taş heykelciklere baktımBakmasam ne…

Bir Mektup Atanın.. * Edip Cansever

Bir mektup atanın o mektubu attktansonraki şaşkınlığıİzlemekse bir bakımaYol aldığını mektubununBakar dururum ben de ardından.Sana söylüyorum yalnızO ben ki her türlü bakışların tarihiniÖğrendim gözlerini hiç değiştirmeyen bir kaptandan.

Bir Gün.. * Edip Cansever

O 'bir gün'Yuvalanmış sanki içinizdeBuğulu cam tıpkıHiçbir şey görünmüyorBesbelli dışınızdan bakıyor size. Yokuş aşağı, yokuş yukarıDüzlerde, eğrilerdeYansır ondan size her ışıkBırakılmış bir bıçaktan döğüşte. Beklemek, avuntu–bir silah patladı uzakta–Yakında bir tel koptuDurmanın durgunluğu–yeterse–Sürsün bir süre böyle–ne çıkar–Emzirsin içnizi o sonbahar bulutu. Gelecekte, dediniz–ama ne zaman–Kim…

Bir Çiçek Sergicisi Der ki * Edip Cansever

Bin dokuzyüz on iki miydi, bin dokuz yüz elli iki miydiGüneşli bir öğle miydi, çiçekler gölgesiz miydiEllerim kirli miydiNeydiÇiçeklere su mu serpiyordum, bir karanfil çok mu uzaklardan gelmiştiBilmem kiBenim bütün yaşamımda hep karanfiller olmuşturHer zaman hatırlarımSanki bir karanfilden sürekli doğmuşumdurBin dokuz yüz on iki doğumlu…

Bir Ay Aldım Diyarbakırdan Tokatta Biri Oldu O Zaman * Edip Cansever

Tokatlı diyorlar ya da bir atın başlangıcıEğilmiş, sakin, içkiler alıyor kalabalıktanŞimdi o mor gözleri mor bir kadınla ilgiliBirazı namuslu iyi, birazı açıkca perişanYa da bir kadın bir kadını öper gibiHiçbirşey anlamıyor yaşamaktan. Hiçbir şey anlamıyor diyeli anlamıyorAma bir yalnızlığı tamamlıyor durmadanAskerler geziniyor, her yerde bu…

Bilmez Miyim Hiç * Edip Cansever

Bilmez miyim hiç bütün bu sözler ne der onaBu sözler ve bu sözlerin içinde çırpınan uzaklıklarDolaşıyorum bir başıma, ortalıkta kimsecikler yokKıyılar da bomboş, kır yolları daSoluğumu duyuyorum ara sıra, bir onu duyuyorumDuymuyorum belki de, biliyorum yalnızcaAyaklarımın altında yaban naneleri, kekiklerYol kenarında bir kapı, tahtaPeki, kim…