Çatısız Hayal * Gonca Özmen

Her kuyuda saçlarını kesen bir kadın oturur Hırpalanmış güllerin, uğultusunda eti, henüz çiğ Sabahın dilsizliğini öğrenmiş gibi erken Ve buğulu bir Modigliani tenhası boynunda -Ah eşiğim! Eşiğimde kaç ölü sevişme Eşik ki en dar yolculuktur kadında Mühürlüydü yüzünün okunmamış mektubu Tepeden tırnağa dağılıyordu çatısız bir…

Keyfime Bakarım Kaynana

Gelinle kaynana karşı karşıya oturmuşlarKaynana :-Gelin sen daha yenisin birbirimizin huyunu suyunu oturup konuşarak anlayalım .Gelin de:-Tabi anne konuşalım..… Kaynana başlamış anlatmaya;– Aman kızım benim üç halim vardır dikkat et. Saçıma gül takmışsam;neşeli olurum. Her yola gelirim. Kulağımın arkasına gül takmışsam havamda olmam. Çok ısrarcı…

Kaçak Elektrik Kullanıyorum

Of ula of, Fadimeden hiç elektrik alamayrum!– Evlenduğunden beri mi alamay…sun …yoksa yaşlanduğundan beri mi eletkrik alamaysun?– Evlenduğumden beri alamayrum Dursun.…- Oyy ula Temel nasi dayandun bunca yildur?– Kaçak elektrik kullaniyrumm daaa…

Çünkü Annem * Gonca Özmen

Çünkü annem bir yorgun zorunluluk Yüzünde içi çiçekli eski kutu duruşu Neydi unuttuğu mutfağa girip çıkarken? Dalgınca boyayıp duruyordu kirli göğü -Annem yelkovanın bıkkın dönüşü Tek katlı evlerde mutluluklar aradı. Yok. Çok çocuklu evlerde cıvıltılar istedi. Yok. Çukur yerlerinde geçmişin titreyişi Toz suretinde yapışmış anılar…

Daralma * Gonca Özmen

Sokaklar gökyüzü insin diyedir aşağı Çocuklar oynasın diye Sokaklar pencereler baksın diyedir birbirine Dertleşsin diye Önce yüzüyle eskir evler Yavaş yavaş kaybeder beden ısısını Sesi yetmez olur da odalara Bahçelere zor atar kendini Suskunlaşır kapılar, pencereler uykulu Dört duvarın sohbetidir oda Evler hâlâ konar göçer…

Eski Alınganlık * Gonca Özmen

Bir yağmuru koymak var sabahın yanına Bir yağmuru şimdi üzgün boynuna Nehirlerin dinlediği seslerdik İçimizden sular geçti İçimizden sessizlikler dalgınlıklar Baktık acımız bir perde Kapattık Şimdi durup dokunsam bir yalnızlığa O yalnızlık bir yağmura uysa Aksak zamanın ucuna aksak Bir yokuş var bir yok oluş…

Gidiyorduk * Gonca Özmen

Kusura doğru gidiyorduk Kuş sürüleri, kertenkeleler, su zambakları Kusura doğru gidiyorduk Aramızda bir acının etten kasırgası Perdenin soluşunu fark ettik Doldu yaprağın sayrısı Yaşlı bir Bizans yosmasıydı zaman Acemi boyalı, bozuk lehçeli Boşuna değil ay büyürken uyuyamamak Dümdüz yaşamak saçımızı tarar gibi Çünkü ne yapsak…

Kime Kalırsa * Gonca Özmen

Sular varken eski sular Bana kaldı bir akşamı söylemek Bir dalgınlıktan geldim ben bir dalgınlıktan Gittiğim kime kalırsa Çağırır evlerden uzun sesler Getirilir biri uykuda Her şey kendine gizlenir neden Gizlendiğim kime kalırsa Paslı bir kapandır insan paslı bir kapan Çalışır saat ölünün kolunda O…

Küskün * Gonca Özmen

Aldım denize bıraktım yüzünü sessizce Suda dalgın bir mitos bir balığın ağzından Kentleri anlayınca gördüm mahcup serçeleri Saçaklar küskün ahşabın dilinden Gürültüsünü emziremez olmuş toprak Bir ağaç gölgesine uzanıvermiş bir ev Günler de ölüp gidiyor anılarını yazamadan Giderek eskiyor akşamın sesi Ve sen alacakaranlıkta belli…

Sanki Yokum * Gonca Özmen

Beni böyle uzun sev Gölü delirt, tutuştur suyun kanını Gitmenin hüznünü yalanlayan kuşlar bul Bir küflü yorgunluk, zamansız bir deniz Kaldı gecenin kasıklarında Yağmurun ağzı özlem, rengi yırtık Dilim yabancısı tüm tatların Hem varım, sanki yokum Beni böyle ıslak sev Gövde olduğun düş yenilesin dudaklarını…

Taşlık * Gonca Özmen

Biraz önceydi Serinlik verdim taşlığa Ev içleri kadardım Tozdum bir masada Nedense bu dünyaya iyi gelirdim Güzdü Gölgesiz bir suydum Pencereleri açsam üşür müydünüz Biraz daha aralasam sözcükleri Bir yerlere terin bulaştı Lekesi kalır bilirim Bilirim lekesi kalır ağlamanın Bir sözdün Parmağımdan düştün Ben, o…

Uğultu * Gonca Özmen

Sen git, gül benim açtığımdır Uğultumdur sana bu kekeme avlu Taşlara dokunduğumdandır Etim ağır aksak Burda bir güz olmalı diyor ağzım Bir ses varmak için sonsuz yitime Sen git, orman benim bildiğimdir Yüzümü yıktığım kalır Kilitli durur yirmi yaşım, susar Türkçem Kuyulara bağırırım adını Durup…

Yeşil Düş * Furuğ Ferruhzad

Bütün gün ağladım aynadaPenceremi ağaçların yeşil düşüneAçmıştı baharGövdem sığmıyordu yalnızlığın kozasına veKokusu kâğıtlardan örülmüş tacımınKaplamıştı gökyüzünü baştan başaO güneşsiz ülkenin Yapamıyordum artık yapamıyordumSokağın sesi bastırıyordu birden ve kuşların sesiKayboluşunun sesi paltoluk çocuk kumaşı toplarınınŞamatası çocuklarınİplerin ucunda yükselenUçurtmaların dansıSabun köpükleri gibiVe rüzgârSevişmenin en derin ve karanlık…

Yeryüzü Ayetleri * Furuğ Ferruhzad

O zamanGüneş soğuduVe bereket topraklardan gitti Ve çöllerde yeşillikler kuruduVe balıklar denizlerde kuruduVe toprakÖlülerini kabul etmez oldu artık. Bütün solgun pencerelerde geceBelirsiz bir düşünce gibiBirikiyor durmadan ve taşıyorduVe yollarSonlarını karanlığa bıraktılar Kimse aşkı düşünmez oldu.Kimse düşünmez oldu yengiyiKimseHiçbir şey düşünmez oldu artık. Mağaralarında yalnızlığınUyumsuzluk doğduAfyon…

Yeniden Merhaba Diyeceğim Güneşe * Furuğ Ferruhzad

Yeniden merhaba diyeceğim güneşeGövdemde akan nehirlereBulutlar gibi uzayıp giden düşüncemeBenimle birlikte kuru mevsimlerden gecenBahçemdeki ağaçların hüzünlü büyümesineGecenin kokusunu hediye eden kargalara Yaşlılık biçimim olan ve aynada yaşayan annemeTekrarlanan şehvetimle döllenen yeryüzüne Yeniden merhaba diyeceğimGeliyorum, geliyorum, geliyorum,Saçlarımla: Yeraltı kokularının devamı Gözlerimle: Karanlık tecrübesiyle Duvarların ötesinden kopardım…

Tutsak * Furuğ Ferruhzad

seni istiyorum ve biliyorumasal koynuma almayacağımsen o aydın ve pırıl pırıl gökyüzüsünben bu kafeste bir tutsağım kara ve soğuk parmaklıklar ardındangözlerim hasretle bakıyor yüzüne doğrubir elin uzanışını düşlüyorum, diyeansızın ben de uçayım sana doğru boş bulunan bir anda düşlüyorumbu sessiz hapishaneden uçayımgülerek gardiyan adamın gözüneyanında…

RüzgÂr Bizi Götürecek * Furuğ Ferruhzad

küçücük gecemde benim, ne yazıkrüzgârın yapraklarla buluşması varküçücük gecemde benim yıkım korkusu var dinlekaranlığın esintisini duyuyor musun?bakıyorum elgince ben bu mutluluğabağımlısıyım ben kendi umutsuzluğumun dinle karanlığın esintisini duyuyor musun?şimdi bir şeyler geçiyor gecedenay kızıldır ve allak bullakve her an yıkılma korkusundaki bu damdabulutlar sanki, yaslı…

Pencere * Furuğ Ferruhzad

Bir pencere, bakmayaBir pencere, duymayaBir pencere, yeryüzünün yüreğine ulaşan tıpkı bir kuyu gibiTekrarlanan mavi şefkatin enginlerine açılan.Yalnızlığın küçücük elleriniCömert yıldızların verdiği gece bahşişi kokularıylaDolduran bir pencereBelki de konuk etmek için güneşi şamdan çiçeklerinin gurbetineBir pencere, yeter bana Oyuncak bebeklerin ülkesinden geliyorum benBir resimli kitap bahçesindeKâğıt…

Kızıl Gül * Furuğ Ferruhzad

kızıl gülkızıl gülkızıl gül o beni kızıl gül bahçesine götürdüve ıstıraplı saçlarıma kızıl gül taktı karanlıktave sonundakızıl gül yaprağı üstünde benimle yattı ey felçli güvercinlerey adetten kesilmiş deneyimsiz ağaçlar, ey kör pencereleryüreğimin altında ve derinliğinde uyluklarımın, şimdi kızıl bir gül sürgün vermektekızıl gülkızılbir bayrak gibiayaklanmada…

İnanalım Soğuk Mevsimin Başlangıcına * Furuğ Ferruhzad

ve bu benimyalnız bir kadınsoğuk bir mevsimin eşiğinde,yeryüzünün kirlenmiş varlığını anlamanın başlangıcındave gökyüzünün yalın ve hüzünlü umutsuzluğuve bu beton ellerin güçsüzlüğü zaman geçtizaman geçti ve saat dört kez çaldıdört kez çaldıbugün aralık ayının yirmi biridirben mevsimlerin gizini biliyorumve anların sözlerini anlıyorumkurtarıcı mezarda uyumuşturve toprak, ağırlayan…